Medyatava'da 4 Temmuz tarihinde yayınlanan yazımın ilk paragrafını blog sayfalarıma alıyorum.
Bu satırları yazarken bir yandan zap’layıp durduğum yan taraftaki ekranda karşıma ha bire “Haberler” çıkıp duruyor. Haberlerin başında ise birkaç gündür; geçirdiği trafik kazası sonucu ağır yaralanan genç şarkıcı Barış’ın sağlık durumu geliyor. Sevgili Barış’la yüz yüze tanışmamış olsam da, birinci olarak bitirdiği “Akademi Türkiye” yarışmasından bu yana kendisini sık sık yazılarımda ele almışlığım vardır. Hiç kimse hakkında “hayırlı bir çift laf” etmeyen şu zehirli dilimden nasibini o da almıştı ne yazık ki... İşin ilginç yanı bu yazılarıma Barış’ın kendisi değil, onun sevenleri tepki göstermişler ve bana mail’ler atarak rahatsızlıklarını dile getirmişlerdi. Katıldığı yarışmanın ilk gününden beri o kadar çok hayranı, o kadar çok seveni oldu ki genç şarkıcının, bugün hastane kapılarının önünden ayrılmamaları bu yüzden hiç şaşırtmıyor beni. Barış’ın hayranları tarafından bu kadar sevilmesi beni de ilk günden beri oldukça etkilemiş bir durumdur. Hatta bu ilgi ve sevgi o kadar etkilemiştir ki beni, hiçbir sanatçı için yapmadığım bir şeyi yapmış, sırf onun sevenleri üzülmesin diye bir kolajla kendilerinden özür dilemiştim. Tabii bütün bunlar, hayatın ölümle karşılaştığı böyle anlarda gerçekten anlamsızlaşıyor. (Bu arada kazada hayatlarını kaybeden Barış’ın iki kız arkadaşına Allah’tan rahmet, ailelerine ise baş sağlığı diliyorum.)
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment