Wednesday, June 27, 2007

Ben de Top 5'e girdim ya, artık sırtım yere gelmez...

Serkan Seymen,nam-ı diğer SS Kruger arkadaşımın başımda nöbet tutmadığı vakitler sık sık google'a girerim, hakkımda birileri bişi demiş mi hemen kontrol ederim. Ekşi Sözlük'te hakkımda yazılan maddeler bir yıl önce mahkeme kararıyla durduruldu adeta. Hâlâ 14 enter'da pinekliyoruz sözlük çerçevesinde. (Burda şimdi 'gözlük çerçevesi'ne bir uyak yapmaz hoş kaçmaz, di mi? Yar-kar-dar-sar-bar misali...) Herneyse demem o ki; bugün yine kendi adıma şöyle bir turlayayım dedim google'u... Bir de ne göreyim bundan 10 gün kadar evvel Sabah'ın Günaydın ekinde yazan Ayşe Özyılmazel'in köşesinde değil miyim? Üstelik de Top 5 listesinin ikinci sırasına yerleşmiş bir vaziyette... Genelde gazete okumadığım için (hatta hiç birşey okumadığım için... oku oku nereye kadar zaten. Üç ay geçti mi aradan Karamazov Kardeşler'in Romanya'da yaşadığını bile unutouyor insan...) hakkımda yazılanlara ancak sonradan dahil olabiliyorum. Bundan kısa bir süre önce de Milliyet'ten İlhan Uçkan'ın bir yazısına (ya da çorbasına mı demeliyim) malzeme olmuştum. Her neyse ben de kendisi hakkında pek iyi cümleler kurmadım akabinde... İşte böyle sevgili dostlar... Biz köşe yazarları köşelerimize kuruluruz istediğimize çemkirir, istediğimizi allar pullarız. Ben sadece çemkirmekten ve ayrıca sadece allanıp pullanmaktan hoşlanırım onu da belirteyim. Ay ben size daha ne diyeyim? Sevelim, sevilelim, hayat bu kadar da güzel yani... (Her ne kadar İclal Aydın hanımefendi için artık değilse de...)

"Ajda'ya neler oluyor?" gel bir de bana sor...














Benim canım arkadaşım Vecihe Aslan (artık aynı zamanda Sözeri) bir ay kadar önce Hafta Sonu dergisinin yazı işleri müdürlerinden biri oldu. Derginin bugün çıkan sayısında da "Ajda'ya Neler Oluyor?" başlığıyla 3 sayfalık bir Ajda dosyası hazırlamış. Hazırlamış demem lafın gelişi zira ben geçen haftadan beri bu durumdan haberdardım. Ajda'yı da bu memlekette en iyi kim bilir? Elbette ki önce Naim Dilmener, akabinde de Hakan Eren... Benimkisi biraz maydonoz olma durumları, birazcık da Vecoş'un yaptığı arkadaş kıyağı... Olsun; Ajda hakkında yılda iki kere şöyle üsturublu bir laf etmezsem çatlarım ben zaten. hatta bugünlerde Ajda'yla alakalı bazı şeyler daha koyayım istiyorum bu sayfalara... Ajda okumazsa, Ajdar okur. Zaten ikisinin de bir düeti yok mu arşivlerde? Var, var ama hatırlamak isteyen kim?

Tuesday, June 26, 2007

Hastalıklı TV dizilerine "Ötenazi" hakkı verilsin...

15 gündür medyatava'ya bir şeyler yazmıyordum. Nedenleri var aslında, ama ilgilenen çıkmaz diye anlatmıyorum. Her neyse işte bugünkü yazım... Hani nerde demediniz inşallah. Az önce karşınızdaydı zira... Yazının başlığı da yukarıda zaten.

Saturday, June 23, 2007

Beastie Boys buraya, eller havaya

İlk yazı olarak Billboard Türkiye dergisinin "Efsaneler" sayfasında yer alacak olan Beastie Boys yazımı koyuyorum buraya... Yazıyı buraya koyduğum günden bir hafta evvel grup Efes Pilsen One Festival kapsamında Parkorman'da bir konser verdi. Ben tabii ki gitmedim. Konserleri sevmem. Konserleri sevenleri de sevmem aslında. (Aman ne çok sevmediğim şey var bu dünyada... Say say bitmiyorlar.) Her neyse aşağıdaki yazıda benim laubali tavırlarımla karşılaşmayacaksınız merak etmeyin. Ama zevk alır mısınız? Hiç tahmin etmem. Artık kusura bakmayın, blog ziyaretçisi umduğunu değil bulduğunu okur. Aman okusun da, o da yeter adam olana. (Ben adam sayılır mıyım? Pek sanmıyorum, galiba beni tanıyanlar da aynı fikirde...)
Dünün yeni yetmeleri, bugünün profesörleri
Beastie Boys elemanları yola koyulduklarında ortada ne Eminem vardı, ne 50 Cent ne de Jay-Z... Run DMC’den aldıkları ilhamla (ve prodüktörleri Rick Rubin’le) rap bayrağını zirveye diken grubun yeni albümü daha önce de açılmış oldukları daha derin sularda yol alıyor. Yeni albümlerinde hip-hop’tan öte bir Beastie Boys var desek hani, yeridir...

The Mix-Up
Hip-hop’un rengi siyahtır, malûm. Kaderin cilvesine bakın ki Billboard listelerinde 1 numaraya çıkmış ilk 45’lik (Blondie’nin “Rapture”ı) gibi 1 numara olmayı başaran ilk albüm de siyahî sanatçılardan birine değil, üç beyaz delikanlıdan müteşekkil bir gruba ait. O grubun adı; Beastie Boys. Grup geçtiğimiz ay Efes Pilsen One Love Festival kapsamında ilk kez ülkemizde konser verdi, gidenleriniz olmuştur. Belki onlara artık birer delikanlı diyemeyiz ama orta yaşlarına henüz yeni adım attıkları da aşikar! Onları böylesine genç kılan şey müzikleri aslında. Yıllardır sürekli kendilerini kesip biçen, basma entariden sadrazam kavuğu yaratabilecek yetenekte adamlar onlar. O ilk yıllarında olduğu gibi otel odalarının altını üstüne getirmekten çok çabuk vazgeçtiler üstelik. Daima bir mesafe koydular kendileriyle müzik çarklarının arasına, müzikleriyse her daim kendilerine özgü bir “humour” taşıdı. İroniye yenilmezseniz hiçbir şeye yenilmezsiniz; kanıtı Beastie Boys.
“The Mix-Up” aslında Beastie Boys’un daha önce çok benzerini yapmış olduğu tarzda bir çalışma. Yaklaşık 10 yıl önce yayınladıkları “The In Sound From Way Out” gibi “full”enstrümantal bir albüm. Ama onlar Beastie Boys işte; asla aynı sularda oyalanmıyorlar. Zira ilkinde daha önce yayınlanmış şarkılarını yeniden yorumlamışlarken, bu kez “full” yeni şarkılara yer vermişler albümlerinde... 12 yeni şarkı bize gösteriyor ki; dünün afacanları çoktan günümüzün ustaları olmuşlar. Onlara hip-hop yapıyorlar da diyemeyiz, jazz yapıyorlar da... Funk da onları tam anlamıyla ifade etmez, rock da... Zira bütün bu tarzların ötesinde bir Beastie Boys var ki, sadece müzik yapıyor onlar. Çıkartılmamış şapka kaldıysa, lütfen onlar da havaya...
5 üzerinden 4

Licence Too Ill
Bir başlangıç albümü için bundan iyisi Şam’da kayısı. Hip-hop tarihinin Billboard Top 200’de 1 numaraya çıkan ilk rap albümü. Yaratıcılarının siyahi değil de üç beyaz bacaksız olması çok ilginç. Beastie Boys’tan önce sadece Run DMC vardı. Her ikisinden önce ve arkalarında ise uzun sakallı derviş kılıklı usta prodüktör Rick Rubin... Albümün kapağı da unutulmazlar arasında. Bakmayın o uçağın güzelliğine, devamı arkasını çevirdiğinizde...
The Billboard 200: 1 Numara
En baba şarkı: No Sleep ‘Till Brooklyn
Alternatif: Fight For Your Right

5 üzerinden 5

Hello Nasty
Yirmili yaşlarına varmadan daha ilk albümleriyle turnayı gözünden vuran Beastie Boys üçlüsü, yıllar geçtikçe duruldu, daha oturaklı ve daha artistik işler yapmaya başladı. “Hello Nasty” grubun kreatif yönlerini en iyi sergiledikleri albüm sayılır. Grubun en büyük hit’lerinden biri olan “Intergalactic”in yanı sıra “Remote Control” ve “Body Movin” gibi unutulmayan şarkılar bu albümde.
The Billboard 200: 1 Numara
En baba şarkı: Intergalactic
Alternatif: Super Disco Breakin’

5 üzerinden 5

Paul’s Boutique
“Paul’s Boutique” ticari açıdan fiyaskoyla sonuçlansa da yıllar içinde albüme büyük haksızlık yapıldığı konusunda herkes hem fikir hale geldi. Prodüktör koltuğunda bu kez Rick Rubin değilhenüz o günlerde kadri kıymeti bilinmemiş The Dust Brothers (Fight Club’ın müziklerini hazırlamadan yıllar yıllar evvel) var. Şimdilerde bir çok eleştirmene göre gelmiş geçmiş en güzel Beastie Boys albümü “Paul’s Boutique”...
The Billboard 200: 14 Numara
En baba şarkı: The Sound Of The Science
Alternatif: Looking Down The Barrel Of A Gun

5 üzerinden 5

Check Your Head
“Paul’s Boutique”in ilk albüme nazaran yerlerde sürünen satışına rağmen Beastie Boys doğru bildiği yoldan sapmadı. İçlerinden gelen neyse onu ortaya koymaya devam ettiler. “Check Your Head” onların ana caddedeki mücadelelerine geri dönüş albümü oldu. İlk albgümün sertliği, ikincisinin derinliği yerini bu albümde meltem rüzgarlarına bırakmış gibiydi. İddiasız kendi halinde bir albüm olarak yayınlandı ama seveni sanılandan çok oldu.
The Billboard 200: 10 Numara
En baba şarkı: Pass The Mic
Alternatif: Namaste

5 üzerinden 4

Ill Communication
“Licenced Too Ill”den sekiz yıl sonra grubu yeniden Billboard listelerinin zirvesine taşıyan albüm. İlki gibi içinde taşıdığı “Ill”i dinleyene bire bir geçirmek konusunda çok başarılı oldu. “Ill Communication” kadar rap’i soul’un ruhuyla, jazz’ın maviliğiyle, Latinler’in ritimleriyle böylesine harmanlayıp üzerine bir tutam da punk tozu döken bir çalışma hâlâ yapılmadı. Grubun “ustalık sınavı”nı bu albümleriyle birincilikle geçtikleri inkar edilemez.
The Billboard 200: 1 Numara
En baba şarkı: Sabatoge
Alternatif: Get It Together

5 üzerinden 4

Some Old Bullshit
Beastie Boys, Beastie Boys olmadan evvel neye benziyordu merak edenler için kel başa şimşir tarak! “Some Old Bullshit”, grubun 1982’de henüz çaylaklık günlerinde yayınladıkları EP’leri “Polly Wog Stew” ile bir yıl sonra çıkardıkları “Cookie Puss” adını taşıyan single’larından seçilen şarkıların ağırlıkta olduğu bir albüm. Grubun ilk günlerinde hip-hop’tan çok hardcore’a daha yakın durduğunun da belgesi...
The Billboard 200: 46 Numara
En baba şarkı: Riot Fight
Alternatif: Beastie Boys

5 üzerinden 3

The In Sound From Way Out
“The Mix-Up”ın kendisinden 11 yaş büyük abisi. Albümde grup son iki albümlerinden seçtikleri şarkıları sadece enstrümanlarıyla ve de hip-hop’tan ziyade funk, soul ve jazz’a daha yakın bir platformdan yorumluyorlar. İkinci albümlerinden itibaren grubun yanında yer alan ve prodüksiyonlara ortak imza atan Mark Ramos Nishita ya da nam-ı diğer Money Mark bu albümde de ağırlığını koymuş.
The Billboard 200: 45 Numara
En baba şarkı: Groove Holmes
Alternatif: Namaste

5 üzerinden 4

Root Down
10 şarkıdan oluşan uzunca bir EP ya da kısacık bir LP diyebiliriz “Root Down”a... Grubun 1995 Amerika turnesi öncesi dinleyicileri ısındırmak için yayınlandı sayılır. Üçü dışında tamamı live kayıtlardan oluşuyor. O üçü de zaten “Ill Communication”da yer alan “Root Down” şarkısının bir orijinal, iki de remix versiyonu. Grubun tırnağına bile razı olanlar dışında çok da sempatiyle karşılanmış sayılmaz.
The Billboard 200: 50 Numara
En baba şarkı: Root Down (Free Zone Mix)
Alternatif: Root Down (PP Balcon Mix)

5 üzerinden 3

En iyileriyle...
Beastie Boys bugüne kadar iki adet “best of” çalışması yayınladı. Bunların ilki Millenyum’dan hemen bir sene öncesi piyasaya çıkan THE SOUNDS OF SCIENCE 1999/ 5 üzerinden 5 CAPITOL (The Billboard 200’de 19 numara). İçinde 80 sayfalık bir kitapçığın da yer aldığı bu double albüm, grubu ilk kez dinleyecekler için hem doyurucu hem de son derece zihin açısı bir çalışma. Grubun ikinci “best of”u ise SOLID GOLD HITS 2005/ 5 üzerinden 4 CAPITOL (The Billboard 200’de 42 numara) oldu. İlkinde 42 parça yer alırken bu kez sadece 15 şarkıya yer verilmiş olması albümü zayıf kılıyor.

Son olarak...
Beastie Boys elemanları, 25 yıla varan kariyerlerinde sadece altı adet stüdyo albümü yayınladı. Bunlardan ikinci ve üçüncü albümler hariç hepsi The Billboard 200’de zirveye yerleşti. Debut albümlerinin 1 numara olmasının ardından geçen yaklaşık 20 yıla rağmen son albümleri TO THE BOROUGHS 2004/5 üzerinden 4 CAPITOL da aynı başarıyı yakaladı. Hip-hop gibi her gün binlerce ismin yarışa kalkıştığı bir kurtlar sofrasında bu kadar uzun süre dimdik ayakta kalmak çok fazla sanatçıya nasip olmuş bir başarı değil. Ticari başarılarının yanı sıra müziklerinden de hiçbir zaman taviz vermemeleri onları daha da güzel kılıyor.

Bi' yerden başlamak lazım...

Bir blog sayfası olmayan adama adam demiyorlar dediler (sallıyorum tabi...) (hem dediler mi demediler mi karar vermem lazım!) uzun süre bu mutlu haber yüzünden direndim; bir blog sayfam bile olmadı, anlıyor musunuz? (Kedileri de sevmem zaten, kedi seveni ise hiç sevmem açık konuşayım... Hele hele bir kedisi bile olmadığı için kendisini anlamamı bekleyenlerden köşe bucak kaçarım.) Her neyse, lafı uzatmak benim karakterim de olsa ilk yazıyı kısa kesmek istiyorum. Bu blog sayfalarında ne bulacaksınız, vallaha ben de bilmiyorum henüz. Öncelikle yazdığım ve orda burda yayınlanan yazılarımı günü geldikçe buraya koymayı düşünüyorum. Yeni yazılar, üşenmezsem yavaş yavaş eskiler... Ama tembel adamımdır, hiç belli olmaz pat diye siliveririm bu sayfaları... Kime hesap vericem ki? Blog benim, spotlar benim üzerimde... Daha ne olsun? hakikaten daha ne olsun bu sayfalarda bi' düşünmem lazım. Nick Hornby benzeri bir adam olduğumdan mütevellit belki listeler de yer alır. en çok sevdiğim 10 bilmemne tarzından... ama dedim ya üşengeçimdir, söz vermiş olmayayım... Yaa, bu blog meselesi hakikaten manyaklık. Kim okucak ki bunları... Ben ömrü boyunca günlük tutabilmiş bir adam olamadım ki... Başkasının okumayacağı bir şeyleri sırf kendim için yazamam. Zira hepiniz gibi ben de numaracıyımdır. Kendime yuttarabilsem kendimi amenna! Ama nerdeee? Samimiyet mi? Samimiyetimi yesinler. Kim olmuş ki kendine karşı dürüst, ben olayım. Varıp sahibine haber veryim. Aloooo.... Kime diyom ben? Bak blog sayfası açtık burda, adam ol da ilgilen biraz benle... Ben ilginç adamımdır, ama yakından tanıman lazım beni. Çok yakından diil ama, benim istediğim kadar yakından. Yoksa ya için bulanır ya da başın döner. Müessesemiz yan etkilerden mesûl değildir, baştan uyarayım... (Ayyy.... aman... bit artık yazı... bit... bit... a little bit...)