Showing posts with label top5. Show all posts
Showing posts with label top5. Show all posts

Thursday, July 05, 2007

Hadi diyelim ki sen benim kim olduğumu biliyorsun...Peki bunların kim olduğunu da bilebilir misin bakalım?






soldan sağa, yukarıdan aşağıya sırayla: sixteen horsepower, black heart procession, talk talk, tindersticks, radiohead, mus, pixies, depeche mode, massive attack, primal scream, the cure, placebo, cypress hill, pulp, david sylvian, kurt cobain, nick cave, tom waits, michael stipe, kate bush, smog, sparklehorse, madonna, sinead o'connor, bryan ferry, pj harvey, come, lauryn hill ya da topluca "onlar" ki kim olduklarını bildiklerim...

Tuesday, July 03, 2007

Ben bu Top 5 olayını pek sevdim yahu!

Basındaki mazim epey eskidir ama köşe yazarlığım bundan üç sene öncesine dayanır. (Çok lazım ya bu bilgiler, bu yüzden veriyorum.) İlk olarak Birgün gazetesinde yazarak başladım köşe yazarlığına, sonra da Akşam'a geçtim. Akşam'daki ilk bir yılımda hiç bir yazımda resmim yayınlanmadı; bir karikatür olarak varlığımı sürdürdüm. (Hatta bu yüzden o yazıları benim gibi yeni biri değil de, başka bir yazarın takma isimle yazdığını düşünenler bile olmuştu.) Akşam'daki ikinci yılımda karikatürlükten kurtuldum. Tam "artık ben de adam olucam!" diye sevinirken, bu kez Akşam^dan ayrılıp Billboard'a geçtim. Billboard'un ikinci sayısından itibaren yine karikatüre dönüşmüş buldum kendimi. İşte Billboard'daki karikatür halim yukarıda. Beni tek mutlu eden olay; aynı dergide yazan şarkıcı Teoman'ın karikatüründe benimkinde daha çirkin çıkmış olması. Yoksa vallaha ben böyle çöpten bir adam değilim. Etli-butlu biriyim. (Herkesin aksine ben kilo almak isteyen ve fakat bir türlü 90 kiloyu aşamayan bir şahısım.) Her neyse... Billboard'un Temmuz sayısındaki köşe yazımda bu kez "Kadri kıymeti bilinmemiş şarkılar"ı sıraladım. İsteyen tıklasın okusun diye sayfanın jpeg halini de yazımın içine iliştirdim. Benden bu kadar...

Yolum uzun, şarkılar kısa... Ben n'apiim?

Billboard dergisindeki "konuk yazarlığım"ız sürüyor. Bu ay kendi sayfalarım dışında bir de Zeynep (Yayınoğlu) arkadaşımın hazırladığı sayfalarında yer alıyorum. 70 şarkıdan beşi benim tarafımdan seçilmiş durumda sizin anlayacağınız... Yazıyı basılı halde okumak isteyenler buraya tıklayabilirler. Yok ben ille de text'ini okuyacağım diyorsanız, o zaman burdan buyrun...

İŞTE BENİM TOP 5 YOL ŞARKIM:
YOU KNOW I’M NO GOOD – AMY WINEHOUSE
Bugünlerde yola koyulduğumda kulaklarımda sabit kalmasını istediğim tek şarkı. Amy’nin sesi, tıpkı Anita Baker, Alison Moyet ya da bizim Akrep Nalan’ın sesi gibi direkt içime işliyor benim. Şarkıysa ilk dinlediğinizde size tanıdık gelen ancak nereden tanıdığınızı asla bulamadığınız şarkılardan... Yani “kusursuz bir pop şarkısı”...
IN YOUR ROOM – DEPECHE MODE
Yola çıkmaya mecbursanız yapabileceğiniz en iyi şey “zevk almak”tır. Bunun için de kulağınızda sizi gaza getirecek, o anı yaşanmaya değer kılacak şarkıların olması en iyi çözüm olabilir. DM’un “In Your Room”u her dakika yükselen temposuyla bu şarkıların başında geliyor.
A SONG FOR THE LOVERS – RICHARD ASHCROFT
The Verve dağıldıktan sonra grubun solisti Richard Ashcroft pek de takdir edilmeyen bir solo albüm yaptı. “A Song For The Lovers” işte o albümün ilk şarkısı ve ne zaman dinlesem bana yola koyulma vaktinin geldiğini hatırlatır. Hayat kısa, yollar uzun, bir an önce sevmek lazım!
TIME IS RUNNING OUT – MUSE
Yolda giderken Muse dinlemek insanın iki farklı yöne dağılması için bire birdir. Yolunuzu çok çabuk katetmenize vesile olabilir; lakin gideceği yere varan kişi, yola koyulan mıdır, işte orası muallak!
GOD IS A DJ – FAİTHLESS
Yolların kısalmasını istiyorsanız Faitless şarkılarına başvurun. Sadece “God Is A DJ” değil, grubun diğer hit şarkıları da bu iş için biçilmiş kaftan sayılır. Hayat kısa, yollar uzun, hayatın ritmiyle dans etmek lazım!

Wednesday, June 27, 2007

Ben de Top 5'e girdim ya, artık sırtım yere gelmez...

Serkan Seymen,nam-ı diğer SS Kruger arkadaşımın başımda nöbet tutmadığı vakitler sık sık google'a girerim, hakkımda birileri bişi demiş mi hemen kontrol ederim. Ekşi Sözlük'te hakkımda yazılan maddeler bir yıl önce mahkeme kararıyla durduruldu adeta. Hâlâ 14 enter'da pinekliyoruz sözlük çerçevesinde. (Burda şimdi 'gözlük çerçevesi'ne bir uyak yapmaz hoş kaçmaz, di mi? Yar-kar-dar-sar-bar misali...) Herneyse demem o ki; bugün yine kendi adıma şöyle bir turlayayım dedim google'u... Bir de ne göreyim bundan 10 gün kadar evvel Sabah'ın Günaydın ekinde yazan Ayşe Özyılmazel'in köşesinde değil miyim? Üstelik de Top 5 listesinin ikinci sırasına yerleşmiş bir vaziyette... Genelde gazete okumadığım için (hatta hiç birşey okumadığım için... oku oku nereye kadar zaten. Üç ay geçti mi aradan Karamazov Kardeşler'in Romanya'da yaşadığını bile unutouyor insan...) hakkımda yazılanlara ancak sonradan dahil olabiliyorum. Bundan kısa bir süre önce de Milliyet'ten İlhan Uçkan'ın bir yazısına (ya da çorbasına mı demeliyim) malzeme olmuştum. Her neyse ben de kendisi hakkında pek iyi cümleler kurmadım akabinde... İşte böyle sevgili dostlar... Biz köşe yazarları köşelerimize kuruluruz istediğimize çemkirir, istediğimizi allar pullarız. Ben sadece çemkirmekten ve ayrıca sadece allanıp pullanmaktan hoşlanırım onu da belirteyim. Ay ben size daha ne diyeyim? Sevelim, sevilelim, hayat bu kadar da güzel yani... (Her ne kadar İclal Aydın hanımefendi için artık değilse de...)